


Cengiz Bektaş, yapının tasarlandığı dönem ve mimari karakteristikleri ile ilgili çeşitli kaynaklarda şu bilgileri paylaşmıştır:
"1964'de Yedeksubaydım. Bulunduğum yerde (Etimesgut Gösteri Tatbikat Alayı) komutan, 1000 kişilik bir cami istiyordu. Oysa erlerin değil yıkanmak için, tuvaletlerde kullanmak için bile suları yetersizdi. İller Bankası’ndaki arkadaşlarımı önceden bilgilendirerek, birlikten oraya sordurduğum soruya istediğim karşılığı verdirdim. 300 kişilik bir cami yeterliydi. Böylece saydığım sevdiğim istihkam Yzb. Tufan Kutlu önce su işlerini yoluna koydu. Erlere duvar örmeyi, kazma sallamayı öğreterek de camiyi yaptık. Yapılması zorunluysa, nasılsa yapılacaksa ordu eliyle çağdaş bir dinevi yapılmasının iyi bir örnek olabileceğini de düşündüm. Sanıyorum öyle de oldu. Sonradan pek çok mimar arkadaşım bana yedek subaylıkları sırasında, bu çağdaş örnekten çok yararlandıklarını söylediler.”[1]
“Ben ilk çağdaş camiyi 1964 yılında Etimesgut’ta yaptım. Balaban köyündeki Abdurrahman Erzincani ve Kınalıada camileri de ilginç örneklerdir. Çağdaş caminin önceliği, Müslümanlığın çağdaş yorumu olmalı. Cami demek toplanılan yer demek. Tarihte hiçbir cami sadece ibadet yeri olarak yapılmamıştır. Cami bir toplanma, ders, danışma yeridir. İran’da düğünler bile camide yapılır. Bir Süleymaniye dendiğinde sadece camiyi düşünüyorlar. Süleymaniye’de 13 değişik fonksiyon vardır; ilkokulundan hastanesine kadar... Bunlar cami yapınca altına alışveriş merkezi yapıyorlar. Mimar Sinan döneminde caminin harcına bir kuruş haram girerse, o camide kılınan namaz geçerli değildir denir. Son zamanlarda yapılan camilere bir de bu gözle bakalım, acaba hangisinde namaz kılınabilir?”[2]
"Cami,yırtıklardan,sabah,öğle,ikindi ışıklarını alır. Kıble duvarının dışındaki beş duvar ile Hz. Muhammed ve dört imam simgelenmiştir. Yeniden yorumlanan minare, aynı zamanda üst kattaki kadınlar bölümüne ulaşımı sağlayan merdiven işlevini de üstlenmiştir. Çatı ve duvarlar arasındaki ince yırtık, geleneksel camilerdeki kubbeye getirilen sıradışı bir yorumdur. İçeriye sızan ışık ile sonsuzluk kavramına katkı sağlanmıştır. Cami içindeki tüm yazılar bizim alfabemiz kullanılarak yazılmıştır."[1] "Yeni arayışlara yol açtı. Yapının içine ışık düşüşü namaz zamanlarını da gösteriyor.”[3]